Diş profesyonelleri olarak, koruyucu hekimlik hakkında toplumu bilinçlendirmek, en önemli görevimizdir. Bunun birinci kademesi diş yüzeyindeki, dil yüzeyindeki serbest diş eti cebindeki yemek artıklarını uzaklaştırmaktır.
Ağız florasını temizlikle steril hale getirme şansımız yoktur.Amacımız bakterilerin sayısının artmasını engelleyerek, sert dokudaki diş çürüklerinin oluşumunu, diş eti hastalıklatının başlamasını engellemektir.
Dişlerimizi fırçaladıktan 30 saniye sonra mikroplar pelikıl bağı ile yüzeye yapışıp, asit salgılayarak mineyi delmeye başlar.
Genetiğinizi lehinize çevirin
Dişimizdeki mine tabakasının ve kemiklerimizin önemli bir kısmı kalsiyum fosfat minerali olan hidroksiapatittir ve çok serttir. Oral biyokimyasal aktivite basitçe; mikropların salgıladığı asit ile tükrüğümüzün tamponlama kapasitesi arasındaki dengedir.
Genetik özelliğimizin belirleyici olduğu bu aktiviteyi biz kendi lehimize nasıl çeviririz, odaklanmamız gereken konu budur.
Bakım esnasında kullandığımız ürünlerin, asit ile aşınan yüzeylere tekrar çökmesi için kalsiyum fosfat içermesi son derece önemlidir. Doğal bir biyomateryal olan propolis toksik olmaması; antimikrobiyal, antikansorejen, antifungal, antiviral ve antienflamatuvar özellikleri ile modern günümüz diş hekimliğindeki en önemli ajanlarımızdan biri olacağını araştırmalar göstermektedir.
Sağlıkla kalın
Dt. Ömer Büyükmumcu / İstanbul